action)

çalışma, faaliyet.
The machine is not now in action: Makine şimdi çalışmıyor. Noun
iş.
to set in action: işe koyulmak.
a man of action: iş adamı. Noun
etki, tesir.
the action of a drug: bir ilâcın etkisi. Noun
eylem, fiil, davranış, amel.
He is responsible for his actions. Noun
(bir organın) çalışma(sı).
the action of the heart: kalbin çalışması. Noun, Physiology
çarpışma, vuruşma, muharebe, askerî harekât.
He was killed in action: Muharebede öldü. Noun, Military
savaş, harp.
to send troops into action: askerî kıtaları savaşa göndermek.
to put out of action:
savaş dışı bırakmak.
Noun, Military
olay.
the scene of action: olay sahnesi.
The action takes place in Europe: Olay Avrupada vukubuluyor. Noun
dava, yasal işlem Noun, Law
aktör veya tiyatro oyuncusunun hareketleri. Noun
esas konu, hikâye. Noun, Theatre
(piyeste/hikâyede) olaylar dizisi. Noun
görünüşteki canlılık. Noun, Fine Arts
kumar (özellikle gizli olarak ve büyük paralarla oynanan).
Where can I find some action: Nerede kumar oynayabilirim? Noun
zamparalık.
He is out looking for some action: Zamparalık yapmaya çıktı. Noun
(kilisede) âyin, dinî merasim. Noun
etki, hareket halindeki bir cismin belirli bir zaman aralığındaki ortalama kinetik enerjisi ile zaman
aralığının çarpımının 2 katı.
Noun, Physics
mekanizma, işleme tarzı. Noun
fiil Noun, Law
eylemsellik Noun
bir satış işlemi sırasında müşteri tepkisi aşamaları Noun
başarılı bir satış eyleminin dört gerekli şartı
akdin yerine getirilmemesinden doğan zarar ziyan davası Noun
akdin yerine getirilmesinden doğan zarar ziyan davası Noun
menü çubuğu Information Technology
icra kurulu
yürütme kurulu
düzeltme önlemi alma haddi (kalite kontrol cetveline çizilen ve herhangi bir örneğin bu çizgiyi aşması
halinde düzeltmek için gerekli önlemin alındığı
aksiyon filmi
bir gayrimenkul malikinin mülkü üzerindeki bir irtifak hakkının yokluğunun tespiti için açtığı dava
gayrimenkul malikinin , mülkü üzerindeki bir irtifak hakkının yokluğunun te
eylem potansiyeli Noun, Medicine
eylem programı
ağır çekim(sports)
eylem araştırması
belli bir teşkilat içindeki belli bir sorun üzerinde araştırma yapmak Verb
çözüm yolu ve denetleme konusunda tavsiyelerde bulunmak ve bunun sonucu oluşacak politikaları ve prosedürleri
değerlendirmekten ibarettir
ölenin borçlarının ödenmesi için alacaklının yüksek mahkemede açtığı dava
davacının atalarının malik sıfatıyla zilyetliğindeki araziyi geri almak içi
(US) tröst aleyhtarı dava
keyfi hareket
davacının talebi karşılanıncaya veya mahkemece tahliye edilinceye kadar davalının ya kefil bulması ya
da hapse atılması için açılan dava
davalının serbest bırakılması için teminat vermesini gerektiren dava
alçakça hareket
soysuzluk
fren etkisi
frenleme etkisi
fren gücü
bir grup adına açılan dava
kolektif dava
taraf olmayan üçüncü şahısların yararına açılmış dava
taraflar arasındaki gerçek anlaşmazlığa dayanmayan
ortak hareket
müşterek hareket
birlikte hareket
toplu hareket
uyumlu eylem Noun, Competition Law
birlikte hareket
birlikte dava
tespit taarruzu
akitten doğan dava
kurumsal işlem
şirket davası Noun
ıslah edici tedbir
düzeltici tedbir
düzeltici önlem
ıslah edici önlem
hareket tarzı
muamele
davranış
prosedür
mahkeme marifeti
kamu davası Noun, Criminal Law
mütekabil dava
dava-yı mütekabile Noun, Law
kurnazlık
(Br) borcunu ödemeyene karşı açılan dava
gecikmeli
geciktirme
geç hareketli
geç hareketli
oyalayıcı harekât
kasti fiil
diplomatik adım
inzibati tedbir
disiplin işlemi
takdire bağlı muamele
ayırımcı muamele
uzak etki
boşanma davası Noun, Civil Law
hem zilyetliğin hem de hakkını kaybeden davacının araziyi yeniden ele geçir
düşman hareketi
düşman harekâtı
ayartma yüzünden açılan tazminat davası Noun
akitten veya konusu hukuk kaidelerinden doğmayıp , adalet ve nasafet kaidel
kaçamaklı hareket
icrai faaliyet
sevk ve idarenin faaliyeti
yönetme etkinliği
gerçek bir anlaşmazlıkla ilgisi olmayan
tarafların hukuki bir konuda mahkeme kararını ve kanaatini almak için anlaşarak açtıkları dava
gerçek bir anlaşmazlıkla ilgisi olmayan
tarafların hukuki bir konuda mahkeme kararını ve kanaatini almak için anlaşarak açtıkları dava
(US) ipotekli borçlunun rehnini ipotekten kurtarma hakkını düşürme davası Noun
içinde bazı belli sözcüklerin kullanılması öngörülen dava
yersiz dava Noun, Law
galvanik etki
hükümet önlemi
hükümet tedbiri
gerilla hareketi
kahramanca davranış
alacaklının borçlusu tarafından kendi üzerine ipotek edilen mülke haciz kon
hemen önlem alma
hemen harekete geçme
aykırı davranış, uygunsuz davranış
vurucu etki
atma tepkisi
çarpış karşılaması
işbaşında Adverb
düşüncesiz hareket
(reklamcılık) prestij için yapılan reklam
patent ihlali davası Noun
ani hareket
temsil yetkisi bulunan kimse tarafından kendisi için yapılan bir sözleşmeyl
değişik kişilerce ortaklaşa açılan veya izlenen dava
müşterek hareket
muhtelif şahıslar tarafından müştereken ikame veya takip olunan dava
ortak eylem
mahkeme usulü
prosedür
toprak davası Noun
hırsızlık davası Noun
takibat
hakaret davası Noun
konusu belli bir yerle ilgili ya da sabit bir yerde bulunan ve bakılması o yer mahkemesinin yetkisinde bulunan dava
konusu belirli bir yerle ilgili ya da sabit bir yerde bulunan ve bakılması
kitlesel hareket Noun, Politics-Intl. Relations
karı-koca mallarına ait dava
alçakca davranış
alçakça davranış
askeri harekât Noun, Military
davalının hem cezalandırılması hem de belli bir tazminata mahkûm edilmesi talep olunan dava
iradeli
iradi
aynı hakka ait olarak gereksiz yere birden çok dava açılması
icra kuvveti
faaliyete geçmeyi gerektirmek Verb
şahsi ilişkilerle ilgili bir anlaşmazlıktan doğan dava
kişisel ilişkilere ya da taşınan eşyaya ait bir anlaşmazlıktan doğan dava
şahsi ilişkilere ya da menkul eşyaya ait bir anlaşmazlıktan doğan dava
(İskoçya) gayri menkulün istirdadı davası Noun
(US) usul ve nizama uygun dava
hükümet eylemi
kanun davası Noun
zilyetlik davası Noun
(US) zilyetlik davası Noun
önceden planlanmış eylem
vasiyetname davası Noun
veraset davası Noun
doğru hareket
hile veya ayıp sebebiyle satış akdinin feshiyle ilgili dava
refleks
davacının kendi çıkarı için ve aynı zamanda kendi statüsünde bulunanların ç
davacının kendi menfaati için ve aynı zamanda kendi statüsünde bulunanların menfaati için açtığı dava
(hissedarlar) hissedar davası Noun
bir grup adına o gruba mensup birinin açtığı dava
misilleme hareketi
haklı dava
muharebeye katılmış olmak Verb
bir şeye bakmak Verb
bir şeyi sağlamaya çalışmak Verb
otomatik
kendi başına var olan dava
hesap kapatma davası Noun
münferit dava
iftira davası Noun
kanuni önlemler
(US) hissedar davası Noun
öküzlük
ani hareket
münasebetsizlik
harekete geçmek Verb
önlem almak Verb
terorist eylemi
haksız fiil davası Noun
dava hakkı davalıyı gittiği yerde izleyen dava
şahsı izleyen dava
(US) konusu herhangi bir yerle ilgili olmayan
üniter eylem